Tükendi
Gelince Haber VerHazret-i Ali (r.a.) gâyet cömert idi. Hazret-i Hâlid'e Seyfullâh (Allâh'ın kılıcı) dendiği gibi ona cömertliğinden ve şecaatinden dolayı Esedullâh (Allâh'ın aslanı) da denilir. Zira şecâat, cömertlikten ileri gelir.
Hazret-i Ali (k.v.) Sıffîn'e giderken düşürmüş olduğu zırhını, geri döndüğünde bir Hıristiyan'ın elinde görüp onu Küfe kadısı Sureyh rahmetullahi aleyh Hazretleri'nin huzuruna götürdü. “Bu zırh benimdir.” diye dâva etti. Hıristiyan inkâr etti. Kadı Sureyh Hazretleri, şahid istedi. Hazret-i Ali'nin (r.a.) şahidleri oğlu Hasan ile azadlısı Kanber idi. Peygamber torununun yalan yere şahitlik etmeyeceği herkesin malumu olduğu halde evladın babası lehine şehâdeti makbul olmadığından kadı Sureyh, Hazret-i Hasan'ın (r.a.) yerine başka şâhid istedi. Sureyh, davayı başka şahidi olmadığından Hazret-i Ali'nin (r.a.) aleyhine bitirdi. Hazret-i Ali, bundan asla müteessir olmayıp gülüyordu. O kişi ise bu hâle hayran olarak zırhı alıp biraz gittikten sonra durdu, düşündü, geri döndü: “Bu hükümler ancak peygamber hükümleridir.” diyerek İslam ile müşerref oldu ve zırhı Hazret-i Ali'nin Sıffîn'e giderken düşürmüş olduğunu söyleyerek geri verdi. Lâkin Hazret-i Ali (r.a.) zırhı ona bağışladı, bir de at ihsan eyledi.